BİM Kimin Sahibi Kim? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından İnceleme
Giriş: BİM’in Sahibi Kim? Bir Markanın Arkasında Ne Var?
BİM, Türkiye’de her gün milyonlarca insanın alışveriş yaptığı bir perakende markası. Sokakta yürürken, toplu taşımada, ya da işyerinde sürekli BİM’in tabelalarına rastlıyoruz. Ama BİM’in sahibi kim sorusu, yalnızca bir şirketin sahibiyle ilgili bir soru olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu soru, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi derin toplumsal dinamiklere ışık tutuyor. Her gün gördüğümüz alışveriş merkezlerinin, marketlerin, işyerlerinin yapısı, içindeki çalışanların rolü ve toplumun bu yapıya bakışı aslında çok şey söylüyor. Peki, BİM’in sahibi kim? Bu soruya bakarken, aslında toplumun farklı gruplarının bu yapıyı nasıl algıladığını ve ondan nasıl etkilendiğini düşünmemiz gerekiyor.
İçimdeki Toplum Aktivisti: Çeşitlilik ve Fırsatlar
Bir sivil toplum kuruluşunda çalışan biri olarak, her gün sokakta, işyerinde ve hatta toplu taşımada birçok insanla karşılaşıyorum. Toplumun her kesiminden, farklı yaşlardan, cinsiyetlerden ve kimliklerden insanlarla iletişim kuruyorum. BİM, markasının sahipliği konusunda da bu çeşitlilik, özellikle kadınların ve erkeklerin farklı şekilde algıladığını gözlemledim.
BİM’in sahibi kim? Bu soru sadece bir girişimci kimliği ile ilgili değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliğiyle de bağlantılı. Her gün sokakta gördüğüm kadınlar, çoğu zaman sadece evdeki alışverişi yapmakla yetinmek zorunda kalıyorlar. BİM gibi büyük marketlerin sahipliği ve karar alma süreçlerinde kadınların yeterince yer alıp almadığı, aslında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir gösterge olabilir. Özellikle Türkiye gibi toplumlarda, kadınların girişimcilik ve yönetim seviyelerinde daha az temsil edilmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini vurgulayan bir gerçek. BİM gibi büyük şirketlerin üst düzey yönetim kadrolarına baktığınızda, genel olarak kadınların daha az temsil edildiğini görebilirsiniz. Bu da, markaların toplumsal çeşitliliği ne kadar benimsediğini ve adaletli fırsatlar sunduğunu sorgulamamıza neden oluyor.
İçimdeki toplum aktivisti şunu söylüyor: “BİM ve benzeri büyük şirketlerin sahipleri, sadece ekonomik büyümeyle değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluklarıyla da değerlendirilmelidir. Kadınların ve azınlık gruplarının daha fazla fırsat bulduğu bir sistem, sadece ekonomiyi değil, toplumu da iyileştirebilir.”
Sokakta Gördüklerim: Toplumsal Yapılar ve Görünmeyen Engeller
Sokakta yürürken veya toplu taşımada kadınların alışveriş yaparken nasıl zorluklarla karşılaştığını gözlemlemek, bana bu soruyu farklı bir açıdan sormama neden oldu: BİM kimin sahibi kim? Sokakta bir kadının, pazara veya alışverişe çıkarken yaşadığı zorluklar, toplumdaki görünmeyen engelleri yansıtıyor. Toplumda daha fazla fırsat eşitliği sağlanması gerektiği düşüncesi, aslında basit bir alışveriş alışkanlığının ötesine geçiyor.
BİM gibi markalar, alışveriş deneyimini ucuz ve pratik hale getirirken, bazı toplumsal gruplar için fırsat eşitsizliklerini de gözler önüne seriyor. Kadınların daha düşük ücretle çalıştığı bir ortamda, düşük fiyatlar sunan bu tür marketlerin önemi artıyor, fakat bu aynı zamanda sosyal adaletsizliğin pekişmesine de sebep oluyor. Çalışan kadınlar, çoğu zaman düşük ücretli işlerde çalışırken, büyük markaların sahipliği ve gelirleri eşitsiz bir şekilde dağılıyor. Burada, BİM’in sahipliğinin kim olduğunun ötesinde, bu yapının altında yatan toplumsal adaletsizliğin etkilerini görmek önemli.
İçimdeki insan tarafım diyor ki: “Evet, ucuz fiyatlar önemli ama bu fiyatların ucuz olması, çalışanların ve toplumun büyük kısmının emeklerinin düşük ücretlere dönüştüğünü gösteriyor. Buradaki asıl soru, ekonomik eşitsizliği nasıl dönüştürebiliriz?”
Toplumsal Cinsiyet ve Sosyal Adalet: BİM’in Sahipliğinden Ne Çıkar?
BİM’in sahipliği ve yönetimi, Türkiye’nin ekonomik yapısına ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair derin bir sorgulamaya yol açıyor. Birçok büyük markanın sahipleri genellikle erkeklerden oluşuyor ve şirketlerde kadın çalışanların sayısı hala çok düşük. Bir alışveriş merkezinde, bir marketin raflarını dolduran ürünlerin satışından sorumlu olanlar genellikle kadınlar, ancak yöneticiler ve karar vericiler çoğunlukla erkekler. Bu, sadece bir tesadüf değil; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması.
Bu durumda, BİM’in sahipliğini anlamak, sadece bir şirketin liderlik yapısını değil, aynı zamanda toplumdaki güç dinamiklerini de çözmemizi sağlar. Kadınların ve azınlıkların daha fazla temsil edildiği bir ortamda, bu markaların toplumsal adalet ve eşitlik sağlamak adına ne gibi adımlar atabileceği de tartışılması gereken bir diğer konu. Bu yüzden BİM’in sahibi kim sorusunu sormak, toplumsal yapıyı ve eşitsizlikleri anlamak adına önemli bir adım.
Sonuç: BİM ve Sosyal Adaletin Kesiştiği Nokta
BİM’in sahibi kim? sorusu sadece bir marka sorusu olmaktan öte, Türkiye’deki toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletin nasıl şekillendiğiyle ilgili bir soruya dönüşüyor. Sokakta gördüklerimiz, işyerindeki gözlemlerimiz ve toplumda yaşadığımız günlük deneyimler, BİM ve benzeri büyük şirketlerin nasıl daha adil bir toplum yaratmak için katkıda bulunabileceklerini gösteriyor. Fakat bu sadece ekonomik bir soru değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı dönüştürme ve daha eşit bir sistem kurma meselesidir.
BİM’in sahibi kim? sorusunu sormak, bu yapının içindeki fırsat eşitsizliklerini görmek ve bunlara karşı durmak için önemli bir adımdır. Sonuçta, sadece ekonomi değil, aynı zamanda toplumsal adalet için de çalışmamız gerekiyor.