Gözleme Ne Zaman Yenir? Öğrenmenin Sofrasından Pedagojik Bir Yolculuk Bir Eğitimcinin Kaleminden: Öğrenmenin Dönüştürücü Sofrası Bir eğitimci için her an, öğrenmenin davetkâr bir kapısıdır. Tıpkı gözleme gibi… sade, ama içinde anlam katmanları gizli bir deneyimdir o. Gözleme ne zaman yenir? sorusu ilk bakışta basit görünür; sabah mı, öğlen mi, akşam mı? Fakat pedagojik bir perspektiften bakıldığında bu soru, yalnızca bir zaman meselesi değil, bir öğrenme süreci metaforu hâline gelir. Gözleme, eğitimdeki “deneyimsel öğrenme”nin en lezzetli örneklerinden biridir. Çünkü o sadece yenmez; hazırlanır, paylaşılır, öğrenilir. Ve tıpkı öğrenme gibi, gözleme de sabır, dikkat ve ilişki ister. Öğrenme Teorileriyle Gözleme Zamanı Her…
8 YorumKategori: Makaleler
Karıncalanma Normal mi? Vücudumuzun Sessiz Mesajlarını Anlamak Hiç otururken ayağınızın “uyuduğunu” hissedip ardından gelen o hafif karıncalanma dalgasıyla irkilip ayağa kalktığınız oldu mu? Ya da bilgisayar başında uzun süre çalıştıktan sonra parmak uçlarınızda ince ince gezinen iğne batması gibi bir his fark ettiniz mi? İşte bu tanıdık duyguya “karıncalanma” diyoruz. Çoğu zaman masum gibi görünse de, vücudumuzun bize verdiği küçük ama önemli sinyallerden biri olabilir. Karıncalanma Nedir? Vücut Nasıl Bu Hissi Oluşturur? Tıp dilinde “parestezi” olarak bilinen karıncalanma, sinir uçlarının geçici veya sürekli şekilde uyarılmasıyla ortaya çıkar. Bu durum, genellikle kan akışının azalması, sinirlerin baskı altında kalması veya sinir iletimindeki…
4 YorumKanasta mı Kanasta mı? Kart Oyunlarının Büyülü Dünyasında Bir Yolculuk Bazı kelimeler vardır ki ilk duyduğunuz anda bir tebessüm belirir yüzünüzde. “Kanasta” da bunlardan biri. Belki bir akşamüstü dostlarınızla oynadığınız uzun soluklu bir oyunun adı olarak hatırlarsınız onu, belki de çocukken büyüklerin masasında dönen kartların arasından kulağınıza çalınan bir ses olarak. Peki ama bu “Kanasta” tam olarak nedir? Gerçek anlamı neyi ifade eder ve neden hâlâ dünyanın dört bir yanında oynanmaya devam eder? Hadi gelin, biraz nostalji, biraz veri ve bolca hikâyeyle bu sorunun peşine düşelim. Kanasta’nın Kökeni: Güney Amerika’dan Dünyaya Uzanan Bir Efsane “Kanasta” kelimesi İspanyolca’da “sepet” anlamına gelir…
6 YorumNefes Darlığı Ne Zaman Ciddiye Alınmalı? Bir Psikoloğun Meraklı Bakışıyla Başlangıç Bazen bir seansta, danışan derin bir nefes almaya çalışırken duraksar. Gözleri bir anlığına dalar, göğsü sıkışır. “Hocam, sanki nefes alamıyorum.” der. O an, yalnızca bedensel bir durumdan değil, duyguların ve düşüncelerin iç içe geçtiği bir deneyimden söz edildiğini anlarım. Nefes darlığı kimi zaman akciğerlerle, kimi zaman kalple; ama çok sık olarak da zihinle ilgilidir. Peki bu nefes darlığı ne zaman ciddiye alınmalı? Ne zaman “bedenim değil, duygularım konuşuyor” demeliyiz? Bilişsel Psikoloji: Zihnin Nefesi Tutması Bilişsel psikolojiye göre nefes darlığı, yalnızca fizyolojik değil, düşünce temelli bir yanıt olabilir. Kaygı anlarında…
6 YorumKüresi Nerede? Tarihin Dönemeçlerinde Bir Sembolün Yolculuğu Bir tarihçi olarak her sabah arşiv kokusuyla dolu bir odaya girdiğimde, geçmişin bugüne fısıldadığı hikâyeleri duyarım. Her belge, her iz, bir devrin nabzını tutar. Bugün size bir nesneden değil, bir simgeden söz edeceğim: Küresi. Peki, Küresi nerede? sorusu, sadece bir cismin yerini mi arıyor, yoksa kaybolmuş bir anlamın, bir çağın, bir bilincin peşinde miyiz? Gücün, Bilginin ve Evrenin Simgesi Olarak Küre İnsanlık tarihi boyunca küre, bütünlüğü, sonsuzluğu ve bilgiyi temsil etti. Antik çağda filozoflar evreni küre biçiminde tasvir etti; çünkü kusursuz biçimin bu olduğuna inanıyorlardı. Orta Çağ’da hükümdarların elinde tuttuğu “kraliyet küresi” ise…
4 YorumKabızlık İçin Açlık Otu Nasıl Kullanılır? Siyaset Biliminin Merceğinden Bir Analiz Bir siyaset bilimci için beden, toplumun küçük bir modelidir. Nasıl ki devlet düzeni içinde kurumlar, yasalar ve iktidar ilişkileri dengeyle işlerse; insan bedeni de benzer bir denge üzerine kuruludur. Kabızlık bu dengenin bozulduğu bir durumu temsil eder — bir yerde tıkanma, akışın kesilmesi, sistemin kendi içinde işlemeyi durdurması. Açlık otu ise bu tıkanıklığa karşı bir müdahale aracıdır; tıpkı siyasal sistemlerde reform ya da devrim gibi. O halde şu soru kaçınılmazdır: “Kabızlık için açlık otu nasıl kullanılmalı?” değil, “Bu bitkinin kullanımı bize iktidar, özgürlük ve düzen arasındaki denge hakkında ne…
6 YorumGüldeste-i Riyaz-ı İrfan Kimin Eseri? Bir Tarihçinin Kaleminden Zamanlar Arası Yolculuk Geçmişi Anlamak, Bugünü Yorumlamak Bir tarihçi olarak her metinde sadece kelimeleri değil, çağların ruhunu da okumaya çalışırım. Geçmiş, yalnızca yaşanmış olayların toplamı değildir; bugünü anlamlandırmanın en derin kaynağıdır. Elimize aldığımız her eski eser, bir toplumun zihinsel iklimine, duygusal evrenine ve kültürel mirasına açılan bir kapıdır. İşte bu bakışla yaklaşıldığında, “Güldeste-i Riyaz-ı İrfan” yalnızca bir metin değil, Osmanlı düşünce dünyasının iç sesidir. Peki bu eserin sahibi kimdir ve hangi tarihsel anlamı taşır? Güldeste-i Riyaz-ı İrfan Kimin Eseri? Bir Âlimin Kaleminden Doğan Eser Güldeste-i Riyaz-ı İrfan, Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’in eseridir.…
4 YorumKalp Yetmezliğinin Son Evresinde Ne Olur? Susulan Gerçeklerle Yüzleşmek Kalp yetmezliğinin son evresi hakkında konuşurken lafı dolandırmayacağım: Tıp, her şeyi “kurtarmak” için değil, doğru şeyi yapmak için var. Ve çoğu zaman doğru şey, daha çok işlem değil; daha az acı, daha çok anlam, daha dürüst bir plan demek. Bu yazı, “Kalp yetmezliğinin son evresinde ne olur?” sorusuna bilimsel verilerle ama açık yüreklilikle cevap arıyor; güçlü bir görüşüm var ve tartışmaya davet ediyorum. Kalp Yetmezliğinin Son Evresi: Klinik Tanımın Arkasındaki Hayat Kılavuzlar bu tabloyu ileri/son evre (ACC/AHA Evre D, “advanced HF”) diye adlandırır: Maksimum tolere edilen kanıta dayalı ilaçlar ve uygun…
Yorum BırakGrev etmek ne demek? Grev, çalışanların işverene karşı ekonomik ve sosyal taleplerini kabul ettirmek için işi kısmen ya da tamamen durdurmasıdır. En yalın haliyle grev, emek gücünün kolektif biçimde geri çekilmesiyle kurulan bir müzakere ve baskı aracıdır. “Grev etmek ne demek?” sorusu, yalnızca bir iş bırakma eylemini değil, aynı zamanda çalışma ilişkilerinin güç dengesini, hukuki çerçeveyi ve toplumsal adalet fikrini de kapsar. Tarihsel arka plan: Loncalardan sanayi toplumuna Grevlerin nüvesi, modern sanayi öncesi dönemde zanaatkârların toplu davranışlarında görülür; ancak bugünkü anlamıyla grev, 19. yüzyıl sanayi kapitalizmi ile sistematikleşti. Buharlı makineler ve fabrikalaşma üretimi merkezîleştirirken, işçiler aynı mekânda yoğunlaştı ve ortak…
8 Yorum