Bazen hayat, sadece kazananları ve kaybedenleri değil, oyunların içindeki minik zaferleri de öğretir. Bugün size bir oyun anlatacağım, belki size de tanıdık gelir. Birbirine bağlı iki el, kırılmak üzere tutulan bir kemiği paylaşan bir karar anı… Lades! Küçükken, arkadaşlar arasında bir adım, bazen ise bir yudum eğlence gibi görünebilir ama aslında bu oyun, duygusal zekâyı, stratejiyi ve dostluğu öğrenmemize yardımcı olan bir mikrokosmos gibidir. Gelin, lades oyununu iki karakterin gözünden keşfedelim.
—
Hikâye Başlıyor: Ekin ve Zeynep
Bir sonbahar öğleden sonrası, Ekin ve Zeynep çocukluklarının küçük kasabasındaki parktaydılar. O park, zamanla unutulmuş bir oyun alanı, her adımda hatıraları fısıldayan bir yer olmuştu. İkisi de, aynı eski taş duvarların etrafında koşarken, birden Zeynep eski bir oyun hatırladı: “Ekin, lades oynayalım mı?” dedi. Ekin, yıllar önce son oynadıkları günün üzerine o kadar çok zaman geçmişti ki, zihninde hafif bir bulanıklık vardı. Ama Zeynep’in yüzündeki parlaklık ve oyun teklifinin sıcaklığına kayıtsız kalamadı.
“O zaman,” dedi Ekin, “kuralı hatırlıyor musun?” Zeynep gülümsedi ve parmaklarını uzatıp, o eski hareketi tekrarladı. “Hatırlıyorum,” dedi, “ama kazanmama izin ver lütfen. Gerçekten çok istiyorum!”
Ekin biraz düşündü. O her zaman stratejik oynar, zafere ulaşmayı hedeflerdi. Fakat Zeynep’in istemediği bir şey vardı, o da yalnızca bir kazanç değil, birlikte eğlenmekti. Oyun onların küçük dünyasında sadece eğlence değil, bir tür iletişimdi. Lades, bazen sadece doğru kelimeleri hatırlamak değil, doğru duyguları paylaşmaktı.
—
Lades Oyununun Kuralları
Lades, aslında çok basit bir oyun gibi görünse de, derinlemesine anlamlar içerir. İki kişi, birbirlerinin parmaklarını kancalayarak, belirli bir sırayla oyuna başlar. Oyun başlamadan önce, genellikle “aklımda” denir. Bu, kelime olarak basit görünebilir, ama aslında burada bir sözleşme vardır. Bir kişi “aklımda” dediğinde, karşısındaki kişi de sözünü yerine getirmek zorundadır. Bu, bir tür güven ilişkisi yaratır.
Ladesin kuralları şunlardır:
1. İki kişi, parmaklarını birbirine kancalar. Bu, her iki oyuncunun da birbirine tam olarak bağlı oldukları anlamına gelir.
2. Bir kişi “aklımda” der ve diğer kişi de onun sözünü kabul eder.
3. Bu esnada iki oyuncu parmaklarıyla birbirini kırmaya çalışır. Fakat, kıran kişi değil, kazanan kişi, elde ettiği “lades” hakkını kullanabilir.
4. Eğer oyuncu, sözünü yerine getirmezse ya da hatırlamıyorsa, bu kaybetmek anlamına gelir.
Ancak Zeynep’in bakış açısından bu, yalnızca kurallardan ibaret değildi. Her parmak kırıldığında, her “aklımda” söylemiyle bir bağ, bir anlam güçleniyordu. Stratejik düşünme, kuralları ezberleme meselesi olmaktan öte, bir tür empatiye dönüşüyordu. Kişinin ne kadar dikkatli olduğunun, karşındakinin duygularını ne kadar önemseyip önemsemediğinin bir yansımasıydı.
—
Ekin ve Zeynep’in Lades Mücadelesi
Ekin, her zaman olduğu gibi dikkatli ve stratejikti. O, lades oyununu kazanmanın, sadece bir fiziksel hareketin sonucu olduğunu düşünürdü. Fakat Zeynep, her şeyin ötesinde bir şey arıyordu: İletişim. O, kazanmayı değil, birlikte anı paylaşmayı istiyordu. Bu yüzden bazen Zeynep, kuralların dışında davranır, Ekin’in kazandığını görünce onu yalnızca gülerek alkışlardı.
Ve işte o an geldi. Ekin, Zeynep’in parmaklarını kırmayı başardı, ama Zeynep hemen “Bir dakika!” dedi. “Bir şey yapma, aklımda demedim, hatırlamadım” dedi ve ikisi de kahkahalarla gülmeye başladılar. Ekin, aslında kazanmak için ne kadar strateji kurarsa kursun, bir anlamda Zeynep’in bu anlık gücü karşısında bir kayıp yaşıyordu. Oyun bittiğinde, sonuç aslında onlar için hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü birbirlerinin duygularına, düşüncelerine o kadar yakınlardı ki, kazanan ya da kaybeden olmanın bir önemi yoktu.
—
Ladesin Gücü: İlişkiler ve Duygular
Ekin ve Zeynep’in hikâyesinde gördüğümüz gibi, lades bir oyun olmanın çok ötesindedir. Bu oyun, insanlar arasındaki empatiyi, güveni ve dikkatli olmayı öğretir. Birinin bir kuralı unuturken diğeri nasıl hareket etmeli? Bu oyun, yalnızca fiziksel bir mücadele değil, içsel bir bağ kurma, duygusal bir zekâ kullanma oyunudur.
Kadınlar ve erkekler arasındaki bu farkları yansıtan bir bakış açısı, ladesin kurallarının içinde saklıdır. Erkekler genellikle daha stratejik ve çözüm odaklıyken, kadınlar daha ilişkisel ve empatik yaklaşımlar sergilerler. Zeynep’in, kurallara sadık kalmadan eğlenme arayışı, Ekin’in ise oyunu kazanma hedefi arasında bir denge vardı. Fakat ikisi de aynı duyguyu paylaşıyorlardı: Bağ kurmak, birlikte bir anı yaşamak.
—
Bir Anı Paylaşalım
Ladesin sadece bir oyun olmadığını, ilişkileri güçlendiren bir ritüel haline geldiğini fark ettik. Peki ya siz? Hiç lades oynadığınızda, kazandığınızda ya da kaybettiğinizde hissettikleriniz nelerdi? Bu yazıyı okurken kendi anılarınızı paylaşırsanız, belki de hep birlikte yeni bir oyun başlatırız.