İçeriğe geç

Sivas Aşıkları kimlerdir ?

Sivas Aşıkları Kimlerdir? “Efsane”yi Sorgulamak ve Ezberi Bozmak

Söyleyeyim: “Sivas Aşıkları” diye kutsanan panteon, yalnızca bir gurur meselesi değil; aynı zamanda seçici hafızanın, kültürel pazarlamanın ve güç ilişkilerinin ürünü. Bu yazı, sevdiğimiz türküleri kirletmek için değil; kimin “aşık” sayıldığına, kimin dışarıda bırakıldığına cesurca bakmak için. Evet, Sivas denince akla Âşık Veysel geliyor; ama mesele bundan ibaretse, kendi hikâyemizi kısaltmaya razıyız demektir.

“Sivas Aşıkları” Denince Kimler Hatırlanır?

Listeyi çoğumuz ezbere sayar: Âşık Veysel Şatıroğlu (Sivrialan/Şarkışla), Pir Sultan Abdal (adı Sivas/ Banaz ile anılır), Ruhsati, Ali İzzet Özkan, ve 20. yüzyılın acı hatırası Muhlis Akarsu. Bu isimler, yalnızca söz ustalığıyla değil, Sivas’ın Alevi-Bektaşi damarını, taşranın dilini ve Anadolu’nun ortak vicdanını taşıdıkları için de mihenk taşıdır. Peki, bu çekirdek liste kapanmış bir kapı mıdır? Elbette değil. Yörede iz bırakmış daha nice âşık var; ama “kanon” dediğimiz şey, kimlerin anlatısını konuşulur kılıp kimlerin sesini kısacağımıza karar veren görünmez bir mekanizma. Tam da burada itirazım var.

Kanonun Konforu: Kim İçeri, Kim Dışarı?

Sivas Aşıkları listesinin dar kalmasının üç temel sebebi var:

1. Folklor Paketleme: Yöresel kültür, turizm ve tanıtım adına “kolay satılır” birkaç isimle ambalajlanıyor. Sonuç? Derinlik kaybı.

2. Arşiv Eksikliği: Taş plaklar, yerel kayıtlar, aile arşivleri ve meclis geleneği dijitalleştirilmeden kanon sabitleniyor. Kayıt düşmezseniz, hafıza susar.

3. Güç İlişkileri: TRT repertuvarına giren, ders kitaplarına okunan, festivallerde sahne alan isimler kurumsal seçici algıyı yeniden üretiyor. “Sivas Aşıkları kimlerdir?” sorusu böylece “kime alan açtık?” sorusuna dönüşüyor.

Âşık Veysel’in Gölgesinde: Aydınlatan Işık, Körleştiren Parıltı

Âşık Veysel’i yüceltmekten bıkmadık—iyi ki de bıkmadık. Ama aynı zamanda, Veysel’in dev gölgesinde Ruhsati’nin kıvrak lirizmi, Ali İzzet Özkan’ın sade ama tok söyleyişi, Pir Sultan’ın isyanı arka plan gürültüsüne dönüşüyor. Bu yalnızca estetik bir kayıp değil; düşünsel bir yoksullaşma. Çünkü Veysel’in “insanlık hâli”nden öğrenirken, Pir Sultan’ın iktidar karşısındaki dili, Akarsu’nun toplumsal travmayla yüzleşen sesi de bugüne lâzım.

Tartışmalı Nokta: Pir Sultan Abdal Kimin? Nerenin?

“Pir Sultan Sivaslıdır” demek kolay, ama mekân ve sahiplenme meselesi siyasidir. Pir Sultan’ı Sivas markasının içine hapsetmek, onu evcilleştirir: Sözünün isyan ve adalet boyutu törpülenir. “Bizdendir, hemşerimizdir” demek sıcak bir sarılma gibi görünse de bazen siyasal dişleri söken bir kucaklamadır. Pir Sultan’ı turistik bir ikona dönüştürmek, hafızanın keskinliğini yitirmek demektir.

Sivas Katliamı’nın Gölgesi: Yaşayan Hafızanın Üzerinden Atlayabilir Miyiz?

1993’te Muhlis Akarsu ve birçok aydının canına mal olan o karanlık gün, yalnızca “trajik dipnot” değildir; Sivas Aşıkları dendiğinde çınlayan bir çan, sorumluluk çağrısıdır. Bu hafızayı müzeye kaldırıp “geçmişte kaldı” demek, aşık geleneğinin vicdan damarını kesmek olur. Halk şiirinin asli konusu, yalnızca “güzel günler” değildir; adalet, yas, direniş de onun harcıdır.

Ezber Bozan Sorular: Yalnız Erkek Sesler mi, Yalnız Alevi-Tek Ses mi?

Sivas anlatısında kadın âşıkların görünürlüğü neredeyse yok. Neden? Meclis kültürünün kapıları mı kapalıydı, yoksa arşivler mi görmezden geldi? Ayrıca Sivas coğrafyasında Alevi-Bektaşi damar belirgin olsa da, bu tek seslilik yaratmamalı. Çoğulluğu vurgulamazsak, Sivas’ın estetik ve inanç çeşitliliğini basitleştiririz.

“Ustanın Ağzı” ve Bugünün Mikrofonu: Yeni Kuşağı Nereye Koyuyoruz?

Her şey geçmişte mi kaldı? Bugün Sivas’ta ve diasporasında söz söyleyen gençler, bağlamayla hip-hop beat’ini buluşturanlar, dijital meclisler kuranlar var. Onları “aşık sayar mıyız?” Eski kalıba sığmadılar diye kapıyı kapamak, geleneğe değil, nostaljiye sadakat olur. Aşık geleneği diri kalacaksa, form değil ruh korunmalı: dil, hakikat arayışı, toplumsal dert.

SEO Odaklı Kısa Rehber: “Sivas Aşıkları Kimlerdir?” Sorusuna Cevap Ararken

Çekirdek İsimler: Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Ruhsati, Ali İzzet Özkan, Muhlis Akarsu.

Tartışma Eksenleri: Kanonun daralması, arşiv ve repertuvar politikaları, turistik markalaşma.

Hafıza ve Siyaset: 1993’ün gölgesi; adalet ve yüzleşme ihtiyacı.

Çoğulculuk: Kadın âşıklar, farklı inanç ve üslup damarları.

Gelecek: Dijital kayıtlar, yeni formlar, melez türler—geleneğin canlı tutulması.

Peki, Şimdi Ne Yapacağız?

Sivas Aşıkları sorusunu kapanmış bir dosya sanıyorsak yanılıyoruz. Yapmamız gereken:

Arşivcilik: Aile kayıtları, kasetler, yerel radyo bandları dijitalleştirilmeli.

Kapsayıcılık: Kadınların, gençlerin, farklı inanç ve üslupların sahneleri çoğaltılmalı.

Eleştirel Okuma: “Bizim hemşeri” romantizmi, şairlerin dişini sökmesin.

Eğitim ve Yerel Bellek: Okullarda, yerel kültür merkezlerinde çoğul bir Sivas anlatısı yer bulmalı.

Tartışmayı Bilerek Kızıştırıyorum

Pir Sultan’ı “evcilleştiren” Sivas anlatısı, adalet çağrısını sulandırıyor mu?

Âşık Veysel’in gölgesi, diğer ustaları görünmez mi kıldı?

Sivas Aşıkları kanonu, kadın ve genç seslere kapalı mı?

Turistik markalaşma, yaşayan geleneği müzeleştirip etkisizleştiriyor mu?

Son Söz: Sevgi, Saygı ve Cesaret

Sivas, yalnızca “büyük ustaların memleketi” değil; yeni sözün, yeni biçimin de memleketi olabilir. Bunun için geçmişe saygı kadar bugüne cesaret gerekiyor. “Sivas Aşıkları kimlerdir?” sorusu, tek bir listeyle bitmeyecek kadar büyük. Gelin, listeyi genişletelim, hafızayı derinleştirelim, sesi çoğaltalım. Çünkü âşığın işi, hakikati söylemek; bizim işimizse duymaya razı olmak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort megapari-tr.com
Sitemap
pubg mobile ucbetkomilbetbetkom